2018-04-20

WHO uyardı: İlkbaharda kene kaynaklı hastalıklar artıyor

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Amerikan Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (CDC), kene kaynaklı rahatsızlıklarda ciddi artış kaydedildiğini bildirdi. Kene popülasyonundaki bu artışa küresel ısınmanın yanı sıra kuş gribi nedeniyle milyonlarca kanatlı hayvanın itlafının yol açtığı belirtiliyor.

 

850 türü bulunan ve en az 65 patojen taşıyan kene kaynaklı hastalıklardaki artış endişe yaratıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Amerikan Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (CDC), 2017 yılında kene kaynaklı rahatsızlıklardaki bu ciddi yükselişe, kene popülasyonunun aşırı artmasının neden olduğunu bildirdi.

Ülkemizde kenelerin özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında etkin duruma geçtiği dikkate alındığında popülasyon artışıyla birlikte ciddi riskler ortaya çıkmış durumda. Hatırlanacağı gibi 2002 yılında Tokat’ta başlayan ve hızla diğer illerimize de yayılan kene ısırması vakalarında pek çok yurttaşımız, Kırım Kongo Kanamalı Yüksek Ateşi (KKKA) hastalığından uzun süre tedavi görmek zorunda kalmış, bir bölümü ise hayatını kaybetmişti. Ülke sathında kene popülasyonundaki artışa, kuş gribi yüzünden evcil ve yabani on binlerce kanatlı hayvanın itlaf edilmesinin yol açtığı belirtilmişti.

 

EN ETKİLİ KORUNMA: KENE İLAÇLAMA

Kene kaynaklı hastalıklardan zarar görmemek için yapılması gereken en önemli şey, taşıdıkları patojenleri ısırma yoluyla bulaştıran kenelerden korunmayı sağlamak tır. Kenelerden korunmanın en ucuz ve en etkin yolu ise modern ilaçlama yöntemleriyle yaşadığımız yerler ile civarının ilaçlanmasıdır.

İlaçlama şirketi ISS Haşere Kontrol, bahçe ilaçlama, iş yeri ilaçlama, ev ilaçlama ve bina ilaçlama konularında kokusuz ilaçlama maddeleri ve modern ekipmanlar kullanan uzman ekipleri ile en kaliteli hizmetleri sunuyor. ISS Haşere Kontrol “pest control” alanındaki küresel birikim ve deneyimiyle başta KKKA ve Lyme olmak üzere pek çok patojen taşıyan keneleri yok ediyor.

 

KORUNMAK İÇİN DİĞER ÖNLEMLER

İlaçlamanın yanı sıra kene tehdidinden uzak durmak için yapılması gereken diğer noktalar ise şunlar:

*Evcil hayvanlarınızın veteriner kontrolünü aksatmayın ve özellikle dışarı çıkan evcil hayvanlarınızı senede en az iki kez kenelere karşı ilaçlatın.

*Sokak hayvanlarıyla yakın temastan kaçının. Bağlı bulunduğunuz ilçenin veteriner müdürlüğünü uyararak sokak hayvanlarının veteriner hekim tarafından senede en az iki kez kenelere karşı ilaçlanmasını sağlayın.

*Çimenlik ve çim alanlarda, akarsu kenarlarında, gür otlarla kaplı bölgelerde çıplak ayakla ve/veya ayak ve bacaklarınızı açıkta bırakan giysilerle dolaşmayın. Bu tür yüzeylere doğrudan oturmayın, en azından bir kilim sererek oturun. Böyle alanlarda bulunduğunuzda pantolon paçalarınızı çorabınızın içine sokun. Buralardan dönüşünüzde tüm vücudunuzu, özellikle kıllı bölgeleri kontrol edin.

*Kendinizi ve evcil hayvanlarınızı kene saldırısından korumak için “repellant” olarak bilinen böcek kaçırtıcı ilaçları cilde sürmek de bir yöntemdir. Ancak ilacı kullanmadan önce mutlaka doktorunuza ve veterinere danışın.

*Kene ısırığına maruz kaldığınızı tespit ederseniz kesinlikle çıkarmaya çalışmayın. Çünkü keneler deriyi ısırdıkları anda kafalarını derialtına gömerler. Çıkardığınızı sandığınız parça sadece gövdesidir, kafası derialtında kalmaya devam eder.

*Kene ısırığına maruz kaldığınızı tespit ederseniz kenenin üzerine herhangi bir kimyasal madde (alkol, gazyağı gibi) dökmeyin. Çünkü kimyasal maddeler kenelerin kusmasına sebep olur ve bu kez de kusmuktaki virüsler, kenenin kan emmek için ısırdığı yerden vücuda girebilir.

*Kene ısırığına maruz kaldığınızı tespit ettiğinizde yapacağınız tek şey, soğukkanlı bir şekilde en yakın sağlık ocağına başvurmaktır. Buradaki uzman sağlık görevlileri keneyi vücudunuzdan özel bir teknikle tamamen çıkaracak ve diğer tedbirleri de alarak tedavinize en iyi şekilde yardımcı olacaktır.

 

AKLINIZDA BULUNSUN!

KENE

KENE ILACLAMA-1

En az 65 patojen taşıyan ve pek çok hastalığa yol açan keneler, sivrisineklerden sonra insan sağlını tehdit eden iki önemli haşerelerdir. Boyları yaklaşık 1,5-3 cm olan keneler, koyu kızıl-kahverengi renklerde olup kan emerek beslenirler. Ağızlarını konaklarının derisi içine sokup doyana kadar kan emerler. Larva evresinden erginliğe kadar her gelişim evresinde kan emmek zorundadırlar.

Çoğunlukla ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde ortaya çıkan keneler, köpekler başta olmak üzere tavşan, fare, sığır, koyun, keçi gibi hayvanlarda parazit olarak yaşarlar. (Yetişkin keneler köpeklerin kulak ve ayaklarına, küçük olanları ise sırt bölgesine yerleşir.) Çalılıklarda, akarsu kenarlarında, çimenliklerde ve gür otların bulunduğu piknik alanlarında kenelere çok sık rastlanır. Ayrıca hayvan barınakları, evlerde kapı pencere kenarları ile süpürgelikler kenelerin yaşadıkları yerlerdir.

Keneler, konakları üzerinde çiftleşir ve dişileri 7-10 gün sonra 10.000-15.000 adet yumurtayı yığın halinde, yumurtladığı yerdeki yarık ve çatlaklara bırakırlar. Larvalar 19-60 gün içinde yumurtalarından çıkar ve konak bulamasalar bile sekiz ay aç yaşayabilirler. Konak bulan larvalar ise 3-6 gün beslendikten sonra konaktan ayrılır ve nimf haline geçerler. Nimf evresinde bir kere deri değiştirerek ergin keneye dönüşürler. Ergin keneler tam 18 ay kan emmeden yaşayabilirler.

Keneler, taşıdığı mikroplardan etkilenmeyen, doğal düşmanı az olan, uzun ömürlü ve çok iyi tırmanıcılardır.

 

KIRIM KONGO KANAMALI YÜKSEK ATEŞİ (KKKA)

 

2002 yılında Tokat ilinde görülen, daha sonra diğer illerimize de yayılan ve halk arasında “Kene Hastalığı” olarak bilinen Kırım Kongo Kanamalı Yüksek Ateşi (KKKA) çok ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Kenelerin fazlasıyla arttığı nisan-ekim ayları arasında KKKA riski büyük oranda yükselmektedir.

KKKA insanlara ve hayvanlara, Hyalomma türü keneler tarafından bulaştırılır. Fare gibi kemirgenler ile kuşlar bu virüsün taşıyıcısıdır ancak virüse dirençli oldukları için sadece kaynak teşkil ederler. Kene larvaları bu kaynaklardan kan emerken KKKA virüsünü de alır ve erişkin hale geldiklerinde insanlar ile hayvanlara bulaştırırlar.

KKKA hastalığına Hyalomma kenelerinin bulaştırdıkları Nairo isimli virüs yol açtır. Olağan koşullarda pek dirençli olmayan bu virüs, hastalığın ilk belirtileri soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlarla karıştırıldığı için teşhisi ve tedavisinde geç kalınması yüzünden tehlike yaratır. Semptomları yüksek ateş, kırıklık, baş ağrısı, halsizlik, aşırı duyarlılık, kollarda, bacaklarda ve sırtta şiddetli ağrı, belirgin iştahsızlık, bazen kusma, karın ağrısı, ishal, cilt içi ve diğer alanlarda kanamalardır.

Son yıllarda tedavide görülen gelişmelere rağmen ölüm oranı hâlâ çok yüksektir. Ölüm vakaları, daha çok hastalığın ikinci haftasında meydana gelmekte ve bu oran %30-40’ları bulabilmektedir. Tanı özel kan testleri ile konulabilmektedir. Özel bir tedavisi yoktur. Tam kan değişimi yapılıp antiviral ilaçlar kullanılarak tedavi edilmeye çalışılmaktadır.

 

LYME HASTALIĞI

Borreliosis adıyla da bilinen Lyme hastalığı, genelde Ixodes türü kenelerin ısırması ile insana geçer. Hastalığa, spiroket sınıfından Borrelia burgdorferi bakterisi yol açar. Hastalık genellikle yaz aylarında başlar. Erken deri lezyonları genellikle genişleyen halka formuna sahiptir. Ateş, titreme, kas ağrısı ve baş ağrısı yaygındır. Merkezi sinir sistemi ve diğer komplikasyonlar hastalığın başlamasından haftalar veya aylar sonra ortaya çıkabilir. (Örneğin artrit, hastalığın başlamasından iki yıl sonra görülebilir.)

Temel olarak sinir ve kas sistemlerine yayıldıktan sonra Lyme hastalığı yaratan bakterilerin tespit edilmesi zorlaşır ve antibiyotik tedavisine daha az yanıt alınır. Öte yandan “büyük Taklitçi” olarak nitelenen Lyme hastalığı, fibromiyalji, kronik yorgunluk sendromu, MS, ALS, Parkinson ve Alzheimer da dâhil olmak üzere 350’den fazla hastalığı taklit edebilmektedir.

WHO, dünya genelinde 65 ülkede Lyme hastalığı görüldüğünü ve önümüzdeki birkaç yıl içinde vaka sayısının 80 milyona çıkacağını öngörmektedir. Hastalık ABD’nin 50 eyaletinden 49’unda görülmekte ve 329 binden fazla yeni Lyme vakası ile karşılaşılmaktadır. Buna göre ABD’deki en hızlı büyüyen bulaşıcı hastalıklar arasında bulunmaktadır.

Dokuz Eylül Üniversitesinden Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin, Türkiye’de yaklaşık 10 milyon kişinin bu bakteriyi taşıdığını belirtmiştir.

Lyme hastalığı antibiyotik ile tedavi edilir. CDC’nin açıklamasına göre Lyme hastalığının erken evrelerinde ağız yolu ile alınan uygun antibiyotiklerle tedavi edilen kişilerde genellikle hızlı ve tam bir iyileşme görülmektedir. Vakaların küçük bir kısmında, yorgunluk (yorgunluk) ve kas ağrıları gibi belirtiler altı aydan fazla sürebilmektedir. Bu durum genellikle “kronik Lyme hastalığı” olarak adlandırılmasına rağmen “Tedavi Sonrası Lyme Hastalığı Sendromu” (PTLDS) adıyla bilinmektedir.